KONGRENİN ARDINDAN (2)

cemal demirtaş

cemal.demirtas@hotmail.com

Cumhurbaşkanı.
Ömeleri, Gönül yapanları, Dostları istiyorum.
Benimle birlikte gece gündüz yolda olanları istiyorum.
Kısaca böyle diyor.
Bir Lider düşünün, her fırsatta böyle haykırıyor. Ben kaybedersem sen de, o da, hepimiz kaybederiz, ülke kaybeder , onun için hem safları sık tutalım, hem de safları büyütelim diyor….
Safın dışında olanlar bunu emir telakki ediyor. Hadi bi gireyim şu safa diyor.
Ne mümkün.
Pazartesi günkü il kongresinde ve öncesinde yaşananları bizzat şahitlik ettim.
Sofrada bizim de tuzumuz olsun diye can atanların ne kadar mücadele ettiklerini yakinen biliyorum. Senin tuz bu sofraya yakışmaz ! Bu sofrada yeriniz yok, bu sofra Sadece buradakiler için var, var olmaya devam edecek diyenlerin mücadelesini de.
Bildiklerimi, açıkça gördüklerimi yazmazsam ciddiyeti ve gerçeği anlatmamış olurum.
Genel merkez 1 Şubat için kongre takvimi belirledi.
Kongre takvimi verildiğine göre aday belli olur kanaati herkeste var idi. Fakat bu, ne Muğla il Başkanlığı, ne mevcut milletvekilleri, ne koordinatör olanlar, ne de Gn.Mrk.Teşkilât Bşk.ligi tarafından tek kelime edilmedi. Aday olma arzusunda olanlar da bunu çok iyi biliyor. Ki, adaylar ortaya çıkmaya başladı. Tamam, şu doğru; Gn.Mrk.de kurulan komisyon, CB ye sunulmak üzere tavsiye kararını almıştı. Fakat adayım diyen hiç kimseyi dinlemeden, duymadan, telefonlara bile bakmadan, mesajlara bile cevap vermeden bunu yapmıştı. CB ise hala Külliyede, komisyon herkesi ve kesimi dinledi, duydu, gördü, araştırdı, inceledi ve raporunu hazırladı, meylini de sundu diyor.
Öyle değil.
Başta 2 Muğla Milletvekili,
Il koordinatörü,
Bölge koordinatörü,
Teşkilat Başkanı… Hiç kimse, hiç kimseyi DİNLEMEDİ, DUYMADI, GORMEDI. YOK SAYDI….
Zaten bu partide son yıllarda kalıplaşmış bir gelenek var; konuşma, karışma, telefona bakma,  cevap verme.
O zaman elinize mikrofonu alınca salvo yapmak niye ? Hitap ettikleriniz kim ?
Neyse.
Herhalde Muğla için Sayın Mustafa ATAŞ ve Sayın Hayati YAZICI etkisini duymayan yoktur.
Sebebini kimse bilmiyor. Herkes çok şey söylüyor da, ana sebep nedir ben bilmiyorum.
Muğla da kim ne yaparsa yapsın,  bu iki ismi aşmak mümkün değil kanısı nettir .
Ama neden ?
Her iki ismin Muğla ile ne ilgisi var da bu kadar sese kulak tıkıyorlar? 
Mustafa ATAŞ ile bir-çok kere görüşmemiz oldu.
Kadem Başkan hırsız mı,  havarda mı, bu partiye yakışmayan bir davranışı var mı diye sordu.
Bunlardan bana ne dedim kendisine. Dediklerini yapıyorsa bu sizin vebaliniz. Günahını siz iyi bir şekilde ödersiniz. Biz kalkıp görmediğimiz bir şey için evet der miyiz? Dedim.
Sonra Kadem Başkan 3 ilçeyi 7 ilçe yaptı, Turkiyede en başarılı illerden biri Muğla oldu… Dedi.
Hah işte.
Fotoğraf bu.
Dedim ki ; 3 ilçe 7 oldu,  toplasan 1 Fethiye etmiyor. 3 ilçe Ak Partinin idi. 7 ilçe Ak Partinin değil ki. 3 partinin dedim. Bugün bir kamuoyu araştırması yapalım o halde son durum nedir diye, ahvali net bir şekilde görebiliriz dedim.
Ona bakarsan ittifak olmasına rağmen Antalya, Istanbul ve Ankara yı da kaybettik dedi.
Orada da araştırma yapalım dedim. Bugün seçim olsa Istanbul ve Ankarada Ak Parti yeniden iktidar olur, bugün seçim olsa Ak Parti bırakın büyükşehiri, 7 ilçede bile iktidarı sürdüremez dedim.
Işte görüş bu.
Hiç kimse şunu merak etmiyor.
Madem Genel Merkez bir kişi üzerinde anlaştıysa, neden MKYK üyesi görevlendirildi? Neden IKNA-DINLEME-ORTAM KOKLAMA ya gerek gördü?
Neden Teşkilat Başkanı başta olmak üzere bölge ve il koordinatörü 24 saat delege delege markaj işine kalktı? Neden ?
Bu Recep Tayyip Erdoğan nın talimatı mı  yoksa Mustafa ATAŞ ve Hayati YAZICI nın EMRİ mi ?
Vazgeçilmez olmak iyidir. Bu davanın vazgeçilmezi Recep Tayyip Erdoğan dır. Ne hemşehri, ne kardeş, ne damat… Recep Tayyip Erdoğan bir kalemde kendi damadı nı bile DAVA adına koltuktan indirebiliyorken hem de.
Mustafa ATAŞ ile Hayatî YAZICI kimden vaz geçmiyor?
Kaybediyoruz görün dedikce,  olsun ama biz kazanıyoruz demek mi aslolan?
5 vekili olan MUĞLA da ANAP 3 vekil çıkarıyordu. Muğla solun kalesi mi ? Biz 18 yıldan beri iktidarız. Muğla da iktidarsız.  Hala 2. Buna mı ısrar?
Cümlelerime yine Sayin ATAŞ ile görüşmemden devam etmek istiyorum;
Dedi ki , biz zamanında Rahmetli Erbakan Hocamızın aldığı bazı yanlış kararları da gördük.  Ama Erbakan böyle karar aldıysa bize de itaat etmek düşer. Yarın Allah hesap sorarsa, liderim böyle dedi, derim dedi. Ne güzel değil mi ?
Yanlış da olsa biz diyorsak siz buna evet diyeceksiniz demeye çalıştı yani. Vebali benim boynuma diyor. Bile bile mi, bilmeden mi diyor bilemem.
O zaman karşımızda bütün köşeleri tutan zihniyet vardı. O zaman karşımızda 2,3 parti vardı. O zaman RP  den kopan yoktu. O zaman diğerleri vardı.
Şimdi biz iktidarız. Simdi o köşeler bizde. Şimdi mutlak gücümüz var.
Var da. 
O zaman Rahmetli Erbakan a ulaşmak isteyen, koridorda, merdivende, kapıda, arabanın yanında, camide bekler ve illaki meramını anlatabilirdi.
Şimdi ne Reise , ne Genel Merkeze  ulaşmak deveyi hendekten atlatmaktan daha daha zor.  Bu zorluğu Reis yapmıyor bunu biliyorum.
Kimin ya da kimlerin yaptığını hepimiz biliyoruz ama bir tek REİS bilmiyor.
Dün seçilenler bugün değişecek değil. Aynen devam edecekler yoluna. Nereye kadar mı? Işte o kısım için başlangıç dün idi. Bu partiye gönülden bağlı olanlar bugün-hiç bir şekilde koltuk meselesi,  şahıs meselesi olmadığını asıl bugünden itibaren anlatacaklar. Işte bu şekilde yapılırsa genel merkezin de Genel Başkanın da dikkatine sunulur.
Muğla nın,  Ak Parti nin, davanın mücadelesi kesinlikle 1 şubat ta bitmedi, 2 şubat ta başladı.
Bunu da siz bilin isterim.
Selam ve dua ile.