Son Dakika
ÜNİVERSİTE TOPLULUKLARI GENÇLERİ SOSYAL KÜLTÜREL ALANDA GELİŞTİRİYOR
MUĞLA’DA ORTA SINIF AKREDİTE OLAN İLK ARAMA KURTARMA EKİBİ İHH MUĞLA OLDU
Muğla’da Türk Kültürü Etkinliği Düzenlendi
MUĞLA OLGUNLAŞMA ENSTİTÜSÜ AFRİKA’DA
MSKÜ Diş Hekimi Adayları Beyaz Önlüklerini Giydi
KADEM’in Marmaris’te Düzenlediği “Şiddete Seyirci Kalma” Etkinliğine Yoğun Katılım
Geçtiğimiz günlerde HSK atamaları vardı. Bodrum adliyesinde görev yapan 18 hakim ve savcı başka yerlere atandı. 26 yeni hakim savcı da Bodruma atandı. Vakti geldiğinde bu şekilde görev değişiklikleri normaldir. Fakat bu atamalar başka. Hatta bambaşka.
Rivayet odur ki; Bodrum’da yaşayan Aydın Ayaydın bu atamalara doğrudan MÜDAHELE etmiş. Kimin gideceğine, yerine kimin geleceğine tek tek karar vermiş. Yeni atamalar da buna göre yapılmış..
Daha önce bahsettiğimiz gibi bu Ayaydın, Cumhurbaşkanı Seçimlerinin hemen ertesinde, o zamanki Partisi CHP ye yakın bir kanalda canlı yayında;
“AK Partiye de, Sayın Erdoğan’a da hiçbir zaman oy vermedim” demişti.
Kibirin tavan yaptığı nice sahnelere şahit oldu 31 Mart seçimi. Çakarlı arabalar, koruma üstüne korumalı, itişli kakışlı nice sahneler.. Neler neler..
Milletvekillerine posta üstüne posta koymalar..
İnşallah bir gün küçük bir kitapçık olarak da yazacağım. Adına da
“Bir Ayaydın geçti Muğla’dan” koyacağım.
Aydın Ayaydın malesef AK Parti’den bir Allah kulunun aday olmadığı için aday yapıldı.
Ayaydın Sayın Cumhurbaşkanımıza
%13 e yakın Kürt kökenli seçmenin, ayrıca da CHP den de oy alacağının garantisini verdi.
Sonuç ortada. Bırakın Büyükşehiri almayı, eldeki 7 Belediyemiz ikiye düştü.
Adaylık sürecinde yapılan hesaplar sandıkta tutmadı. Tutması zaten asla mümkün değildi.
Seçimin üstünden 3.5 ay geçti.
Ayaydın hala kendisini herşeyin ve herkesin üstünde görme hastalığından kurtulmuş değil. Gerçi teşkilatlar ne olduğunu anlamış olmalı ki, seçim dönemindeki o hürmet falan kalmadı. Hatta Ayaydının bu hareketlerinden şikayet etmeyen hiçbir teşkilat yok. Elbette saygı farklı bir şey. Sadece teşkilatlar mı rahatsız? Ayaydın adından rahatsız olmayan bir milletvekili çıkar mı derseniz, kesinlikle hayır derim. Bununla sınırlı mı yani?
Tabii ki değil.
Ayaydın Muğla bürokrasisi üzerinde etkin olduğunu göstermek için her yolu deniyor.
Bodrum Kaymakamı ile sohbet esnasında yaptığı konuşmaları dahi AK Partiyi zerre kadar sevmeyen, ama nedense Ayaydını yere göğe sığdıramayan malum kalem erbabına “haber” yaptırmıştı.
Sonra?
Sayın Cumhurbaşkanımız ile seçim sırasında helikopterde konuştuğunu dile getirdiği konuyu, yine bu sayısı henüz 3 olan AK Partisiz Kalem erbabına servis edivermişti…
Yetmiyor.
Antalya Marmaris doğal gaz boru hattını da güya seçim zamanı söz vermiş de, seçimi kazanamamasına rağmen söz verdiği için yapımına vesile olmuşmuş. Gülsen bi türlü, sussan başka türlü.
Rahatsızlık son dönemde artık bazı kurumlarda kurumsal olarak görülmeye başladı. Bunlardan biri de Bodrum Adliyesi.
Bodrum Devlet Hastanesi..
Önce Hastaneye bi bakalım;
Bodrum Devlet Hastanesinde çalışan bir hanım kardeşimiz var. Eşi daha önce AK Parti ilçe Başkanı idi; Osman Gökmen. Osman Gökmen ilçe Başkanı olmadan çok önceden beri çalışan biri.
Osman Gökmenin suçu boyundan büyük Ayaydının yanında.
Nasıl mı?
Malum, Ahmet Aras daha evvel Bodrum Belediye Başkanı idi. Şimdi Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı. Yani Aydın Ayaydın’ın büyük umutlarla bezenerek girdiği son seçimde yenildiği Ahmet Aras.
Aras Bodrum Belediye Başkanı iken yardımcılarından biri Turgay Kaya idi. Turgay Kaya kim? 40 şehidin katili Apo teröristinin avukatı.
Malum Bodrum’da susuzluk had safhada. Bu Başkan yardımcısı kişi, iki yıl evvel Bodrum Belediyesinin tankerleri ile makikanesine su taşıtmıştı. Resimleri falan herşey paylaşılmıştı o aralar. O dönem AK Parti ilçe Başkanı olan Osman Gökmen, son derece cesur bir şekilde bunu eleştirmişti. Epey de gündem olmuştu. Osman Gökmene Kürt Kökenli birkaç arkadaşı, bu Turgay Kaya ile oturup konuşmalarını, böylece konunun aydınlığa kavuşmasını teklif eder. Osman Gökmen kabul eder. Anlaştıkları yere Turgay Kaya Aydın Ayaydın ile beraber gelir. Daha selam vs demeden bu Ayaydın başlar hakarete, tehdide. Ayaydın doğrudan doğruya Osman Gökmeni IRKÇI olmakla bile hitam eder. İlçe Başkanı kardeşimiz kişiliğini ve oturduğu koltuğun sorumluluğunun verdiği ağırlığı bozmadan oradan ayrılır. Konuyu anında o zaman İl Başkanı olan, Milletvekilimiz Kadem Mete’ye aynen aktarır. Kadem Mete olgun bir şekilde kaale bile almamasını söyler. Konu orada kapanır.
Mı?
Kapanmaz.
Ve.
Ayaydın malesef AK Parti adayı olur. Osman Gökmen CHP li Belediye Başkan yardımcısı Turgay Kayayı hedef aldığı için önceden kırmızı kalemi zaten yemiştir.
Ayaydın her yerde ” Ben aday olmadım, Sayın Erdoğan davet etti” dedi ya. Daha başlamadan çoktan zaferini ilan etmişti bile. Aklına ne gelirse vaad etti. Ve hepsini de Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen söylemekten çekinmedi.
Seçim boyunca milletvekillerini, MKYK üyesini seçim çalışmalarına katılmalarını engellemeye kalktı. Ancak hiçbiri bu Davaya ve Değişmez Liderimize olan sadakat ve saygısından dolayı seçim boyunca tek kelam etmedi.
Seçim bitti. Ayaydın gölgesi ve sultası hiç bitmedi. Ayaydını Sayın Cumhurbaşkanımız davet etmişti ya. Demek ki Ayaydın milletvekillerinden, bakanlardan daha forslu idi. Bir telefon ile hemen Sayın Cumhurbaşkanımızı arayabilir, istediği ne ise ANINDA yaptırabilirdi. Yerelde bu algı harika bir şekilde oluşturuldu. Ayaydın istediğini ayağına çağırmaya, istediğini ayağını denk al demeye devam etti, ediyor da. Buna Başhekimler, il müdürleri, savcılar, hakimler, başmüdürler de dahil. Belki de başka kurumlar üzerinde bile..
Dönelim tekar hastaneye.
Hastane müdürünün sözleşmesi yenilenecekti yakın geçmiş tarihte. Mevcut müdür hem hastane personeli, hem de Teşkilatın çok değer verdiği biri idi. Herkes devam etmesini, hatta garanti olduğunu düşünüyordu. Ne olduysa oldu, sözleşme günü hiç hesapta olmayan biri müdür oldu. Herkes şok…
Yeni hastane müdürü, daha önce yine aynı hastanede müdürlük yapan biri oluverdi.
Olsun, olsun da. Şimdi söylenen şu ;
Mevcut müdürün yerine yeni müdürün tayinini Ayaydın yaptırmış. Yeni Müdür daha önce Osman Gökmen ilçe Başkanı iken burada imiş. Güya Osman Gökmen o dönemde hastane müdürünü itibarsızlaştırmış.. Aslında Osman Gökmenin referansı ile Hastane müdürü olan müdür, şimdi “bana o dönem itibarsızlaştırmaya çalışan kişi Osman Gökmen” diye lanse etmeye başlamış. Yeni müdürün arası zaten Ayaydın ile çok iyi. Bir de Ayaydının geçmişten gelen husumeti birleşince…
Olan, konularla uzaktan yakından alakası olmayan eşine oluyor. Daha açığı ve acı olanı; Osman Gökmen Eşi vasıtası ile cezalandırılıyor.
Peki işçi olarak çalışan eşinin ne suçu günahı var?
Yeni hastane müdürünün ilk emri ; “hiç kimse bu personel ile konuşmayacak, görüşmeyecek” diye KESİN talimat olmuş. Sen misin bana itibar suikasti yapan Osman Gökmen diyor yani. Şu anda en yakın arkadaşı bile yanından geçerken selam vermekten korkuyor. Bu kardeşimize yapılan işler bu kadarla değil tabi. Önce Seydikemere sürüldü. Ardından geri döndü. Yetmedi bir de Milasa sürgün edildi…
Yine bu hastanede biri var ki dillere destan. Hastane danışma biriminde görev yapan biri. Adı bizde mevcut, ses kayıtları da. Bu kişi devamlı olarak alkolik vaziyette işe geliyor. Hakkında soruşturma bile açılmış. Açılmış ama nedense o soruşturma bir milim ilerlememiş. Bu kişi Osman Gökmenin eşine uygulanan sürgün dahil, mobbing dahil herşeyi kendisinin planladığını alenen söylemekten bile çekinmiyor. Hatta yeni müdürün İl Sağlık Müdürünü etkilediğini söylemekten çekinmiyor. Alkollü olarak göreve geldiği belgelenmiş olmasına rağmen, hastane müdürü ve Ayaydın vasıtası ile İl Sağlık Müdürüne TALİMAT verilerek soruşturmanın üstünün kapatıldığı bile dile getiriliyor. Halbuki aynı Ayaydın daha iki ay kadar evvel il sağlık müdürünü görevden aldırmak için o kadar uğramıştı ki… Beceremediydi çok şükür. Ama şimdi il sağlık müdürü Ayaydın’ın talimatı ile iş mi yapıyor yani? İl Sağlık Müdürünün Ayaydın gibi birinin emrine gireceğini ben asla düşünmüyorum. Fakat Bodrum devlet hastanesinde konuşulan tam da bu.
Ayaydın sorun(lu)ları şu şekilde aşıyor;
Diyelim biri, kendisini eleştiren biri ile samimi mi, onunla birlikte mi hareket ediyor, önce onu bi güzel tehdit ediyor. Onu yok sayıyor. Olmadı mı, onu arıyor, ya ziyaret !! ediyor, ya da gel bakalım seninle bi konuşalım diyor. O konuşmada da kendisini artık nasıl anlatıyorsa, bi bakıyorsun, daha üç gün önce kinlendiği bürokrat, hooop onun tarafı oluveriyor… Tabi burada omurga da sorgulanması gerekir aslında da neyse.
Senin amirin var, bakanın var, Ayaydın’dan niye tırsıyorsun be adam diye sormak da gerekiyor.
Peki bu hastanede Başhekim falan yok mu? Varsa niye müdahele etmiyor? Onu da Başhekime sormak gerekir herhalde. Mesela üç gün izin isteyen bir personele, daha önce 7 personel izin istediği için izin vermemenin nedenini de sormak gerekir. Yediyi verdin de sekizinciye yer mi kalmadı demek lazım..
Bu alkolik personel aynı zamanda hastane müdürünün en yakın elemanı. “Onu ( Osman Gökmenin eşini)ben yerinden ettim” diyecek kadar da ileri giden biri.
Başhekim, İl Sağlık Müdürünün bunlardan haberi hiç mi yok?
Biz buradan soralım, sonra bir de Bakanlığımız illaki sorar zaten…
Gelelim tekrar Bodrum Adliyesine…
Hakim ve savcıların aramaları yapıldı. 18 gitti, 26 geldi. Gidenleri Ayaydın gönderdi, gelenleri de Ayaydın getirtti diye herkes zaten konuşuyor. Adliyede öyle bir sıkıntı var ki..
Bu olup bitenlere seyirci kalmak zaten imkansız.
Bunlara seyirci kalamayan bir tek cesur insan var; Mehmet Metiner.
Sayın Metiner (@MetinerBasin) Twitter hesabından aynen şöyle demişti;
“Adam son yerel seçimde belediye başkan adayı olarak gösterildiği ilde kaybetmiş ama hala Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın adını kullanarak bürokrasiye hükmetmeye çalışıyor. Düne kadar AK Parti’mizle hiç alakası olmayan ama seçim sürecinden itibaren kendini partimizin üstünde görerek bürokrasiyi de kafasına göre şekillendirmeye çalışan biri…Bakanlarımızdan sanki emrindeki memurlarıymış gibi bahsediyor. “Ben ne dersem onu yaparlar!” demekten kaçınmayan biri.
Değerli Adalet Bakanımızın ve yardımcılarından birinin adını kullanarak hakim ve savcı atamalarını kendisinin şekillendirdiğini söyleyerek güç gösterisinde bulunan biri. Bürokratları ayağına kadar çağırıp onlara patronuymuş edasıyla konuşan biri. Şimdi herkes bilmem nerenin adliye teşkilatının onun emrinde olduğunu konuşuyor. Bürokratların ondan çok çekindiğini söylüyor.Adalet kurumu yara almış durumda. Millet o kişinin bu tarz davranışından dolayı AK Parti’ye fena halde kızgın, AK Parti içindekiler de hayli tepkili….”
Evet burada zikredilen isim yok. Ama şablon tam da Ayaydın için çizilmiş. O kadar örtüşüyor ki.
Zaten bir haber gazetesi de aynı şekilde düşünmüş olacak ki, Ayaydını aramış ve sormuş bunu. Cevaba bakar mısınız ;
” Benim bürokrasiyi şekillendirmem için önemli bir görevde olmam lazım, ben siyasette bir beklentisi olmayan birisiyim, şekillendirecek bir pozisyonda değilim. Metiner ile bir sorunum yok. Aday olduğumdan günden beri buna karşı çıktı. Bir türlü kabullenemedi. Kendisi benim adaylığımı kıskanmışsa bilemem…”
Yahu neyini kıskansın senin deyiveresi geliyor insanın. Kıskanması için senin Sayın Metiner’den üstün, Sayın Metiner’den daha muhafazakar, daha demokrat, daha Reisçi, daha AK Partili olman gerekir. Tamam Sayın Metiner’den çok fazla zenginsin. Ama bizim inancımızda kimsenin malı için kıskançlık huyu asla yoktur ki.
Sayın Metiner’in geleneğinde kıskançlık sadece aynı dava içinde, aynı şuur bilinci ile hareket edenler arasında bir Güzel Haslet olarak tecelli eder. “Keşke ben de senin kadar bilebilsem, Keşke ben de senin kadar Namaz kalabilsem..” gibi. Ayaydın Metiner’den ne daha bilgili, ne de Metiner’den daha fazla Namaz kılan biri. Ya da Sayın Metiner aday olmak istemiş de, onun yerine bu tercih edilmiş olmalı, ki buna kıskançlık değil, dense dense husumet denir, öyle bir şey de yok… Ne kıskançlığı ki?
Sayın Metiner hangi kamu kurum veya kuruluşunda bir atamaya falan müdahele etmiş ki kıskansın? Onun istediği biri mi olmuş da yapılmamış da kıskansın? Bu kadar basit bir savunma ancak Ayaydına özel olabilirdi zaten…
Siyasetten beklentin yoksa niye aday oldun? Bürokrasiden ne bekliyorsun da bu kadar içine girdin? Neden bürokratları ikide bir ayağına çağırıyorsun, neden onlarla devamlı irtibat halindesin, ne beklentin var da yapıyorsun diye soralım o halde. Neden Bodrum Adliyesi senin adından bu kadar rahatsız ve huzursuz diye soralım. Kim rahatsız diyecek değildir herhalde Ayaydın. Burada isim verecek değiliz hiçbir şekilde. Bu rahatsızlığı dile getirmek için kimse Adliyenin bahçesine çıkıp eylem de yapacak değil. Ama Ayaydın adının rahatsızlığı neredeyse karşı adalardan bile duyulur hale geldi…
Bodrum Adliyesinde sıkıntı had safhada. Hastane öyle. Belli ki diğer kurumları için de bu söz konusu. Çıkar yakında. Hiçbir şey gizli kalmaz…
Aydın Ayaydın AK Partili değil. Üye misin diye bin kere sorduk, tek cevap alamadık. Demek ki değil. Erdoğan siyasetini savunan biri mi, asla değil. Sıradan bir aday sadece. Geldi, girdi, kaybetti. Neden özellikle bürokrasiyi, özellikle de Bodrumu dizayn etmeye çalışıyor? Asıl sorun burada.
Ayaydın siyaseten aldığı hezimeti, siyaseten kazandığı piarı, bürokrasi üzerinde kullanma derdinde. Bodrum’da yaşıyormuş. Bodrumda nice prof.lar, müdürler, bakanlar, milletvekilleri yaşıyor. Kimsenin böyle bir derdi yokken, Ayaydına ne oluyor ki?
Bodrum bir Cumhuriyet mi yoksa?.
Ayaydın da Bodrum Adalet Ve Sağlık Bakanı mı diye soruyu işte tam da bunun için sormak istedik.
Bize kalırsa hem Sayın Adalet Bakanımızın (@yilmaztunc), hem Sayın Sağlık (@sagliklicozum) Bakanımızın (@drmemisoglu), hem de Cumhurbaskanlığı (@tcbestepe) Külliyesinin asla böyle birşeyin olamayacağını, atama ve diğer hususlarda Makam sahipleri ve sorumlulardan başka kimsenin müdahalesinin olamayacağını, bu tür itibar devşirmelere kimsenin itibar etmemesi gerektiğini açıkça beyan etmesi gerekir ki, bürokrasi en azından bu sorunun gölgesinden kurtularak rahatça çalışabilsin.
Fil hakika; konuyu kısa kesersem bana, uzun yazarsam size yazık olacak,
Der;
#SöylerimGeçerim
Etiketler: muğlaİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
28 Kasım 2024 Köşe Yazıları, Siyaset, Tüm Manşetler
23 Temmuz 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
20 Temmuz 2024 Köşe Yazıları, Siyaset, Tüm Manşetler
16 Temmuz 2024 Genel, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler